Modernizmin Bağrında Geleneksel Bir Düşünür: Rene Guenon
Muttalip Güngen
Bu çalışmamızda 20. yüzyılın en mühim düşünürlerinden olan ve tradisyonel/geleneksel ekolün kurucusu olan Rene Guénon'un çağdaş İslam düşüncesine olan katkıları üzerinde durulacaktır. Guénon, 14.yüzyıl ile başlayıp Rönesans ve Reform hareketleri ile Batı kültürüne dönüşen modernizmin daha sonraki asırlarda maddi ve endüstriyel alandaki gelişimini sert bir dille eleştirerek; günbegün yayılan ve dünyayı büyük bir buhrana/krize sürükleyen modernizmin Batı toplumunu kendi tradisyonundan (din-gelenek) uzaklaştırarak profanlaştırdığını vurgulamış ve bu buhrandan çıkış yolu olarak da doğu metafiziğini göstermiştir. Vahiy merkezli ve ‘tevhid' esaslı özden hareket ederek, batın ve zahir yönlerini koruyan İslam, Hint ve Çin doktrinlerini derinlemesine inceleyen Guénon bilhassa geleneğin batın yönünü temsil eden tasavvufun yaşayan mürşitler vasıtasıyla hala canlı bir doktrin olduğunu ifade ederek meseleleri bir mutasavvıf olarak ele almıştır. Guénon, Şazeli Şeyhi Abdurrahman Aliş el-Kebire intisap etmiş ve modern dünyadan ancak geleneğe(dine) sığınılarak korunacağını ve bunun nasıl yapılacağını bir tradisyonalist doktrin olarak ortaya koymuştur. Ayrıca Batı'da ortaya çıkan bu bunalım, sonrasında birçok batılının İslam'a doğru yönelmelerini doğurmuştur. Ülkemizde de son yıllarda akademisyenler çevresinde ciddi bir okur ve takipçi kitlesine ulaşmıştır. ‘Hakiki metafizik prensipleri' ortaya koyma gayretine giren bu ekol, Guénon sonrasında Frithjof Schoun, Martin Lings, Titus Burchardt tarafından temsil edilmiştir. Ekolün yaşayan en büyük temsilcisi de Seyyid Hüseyin Nasr'dır.