Arakan Müslümanlarının Bitmeyen Dramı
Arakan sorunu, uzun yıllardır Myanmar hükümetinin Müslüman Rohingyalılar üzerinde baskı kurması ve Budist Rakhine toplumunu paramiliter güç olarak kullanmasıyla gündeme gelmektedir. Myanmar'ın Arakan eyaletinin yüzyıllardır kadim etnik topluluğu olan Rohingya Müslümanları, Asya siyasetine kurban edilmiş ve sonucunda kendilerine yönelik büyük bir soykırım harekâtı başlamıştır. Bununla birlikte ülkede baskı altında bulunan tek topluluk Rohingyalılar değildir. Myanmar'ın Çin ve diğer eyaletlerinde yaşayan Müslümanlar da zorluklar yaşamakta, şiddet olaylarıyla karşı karşıya gelmektedir. “Budist 969 Hareketi”, başta Rohingyalılar olmak üzere tüm Müslümanları hedef almaktadır.
Bölgenin ilk yerleşimcilerinden biri olan Rohingyalılar, Hz. Ömer döneminde bölgeye yerleşen Müslüman tüccarların soyundan gelen Müslüman bir topluluktur. 1400 yıllık geçmişlerine rağmen bugün Myanmar hükümeti, Rohingyalılar'ı Bengal asıllı olduklarını iddia ederek dışlamakta ve insani tüm haklardan mahrum etmektedir. Bangladeş ise, dünyanın en yoksul ülkeleri arasında yer almakta ve mülteci akımını kaldıramamaktadır. İki ülke tarafından da istenmeyen Rohingyalılar akla gelebilecek her türlü yoksunlukla mücadele ederken aynı zamanda hayatlarına da kast edilmektedir. Nitekim Bangladeş'te dünyanın en büyük açık hava kampında yaşayan yüz binlerce Rohingyalı Müslüman, ot, ağaç kabuğu, atık su gibi maddelerle beslenmek zorunda kalmaktadır.
Myanmar'ın İngilizlerden bağımsızlığını kazanan kurucu lideri Aung San döneminde, bugüne nispeten daha iyi bir ortamda bulunan Arakan Müslümanları; bugün Aung San'in kızı Ang San Su Çi'nin ilgisizliğinin kurbanıdır. Nobel ödüllü ve diktatoryaya karşı verdiği mücadele ile bilinen kadın siyasetçi, ülkesindeki Müslüman soykırımına sessiz kalmaktadır. Uluslararası toplum ise hiçbir şekilde Arakan sorununa müdahil olmamış, BM'nin yardım ve önerileri hep formalitede kalmıştır.
1947 yılında Arakanlı Müslümanlar baskılara dayanamayarak ayaklanmış ancak bu ayaklanma sert bir şekilde bastırılmıştır. Ayaklanma neticesinde küçük azınlıklar Bangladeş'e veya diğer topraklara sığınmak zorunda kalmıştır. Arakan'da Müslümanları koruyabilecek, saldırganlarla mücadele edebilecek ciddi silahlı bir güç bulunmamaktadır.
Evlenme, çocuk sahibi olma, çalışma, eğitim, sağlık, mülkiyet gibi bütün temel haklardan yoksun olan Rohingya Müslümanlarına yönelik yakın dönemde 2012 yılında şiddetli saldırılar gerçekleştirilmiş, olaylar onlarca Müslümanın katledilmesiyle, yüz binlercesinin evini terk etmesiyle sonuçlanmıştır. Bölgede henüz tespit edilmemiş toplu mezarlar olduğu söylenmektedir. Binlerce Rohingyalı ise göç yolunda hayatını kaybetmiştir. İnsan Hakları İzleme Örgütü yaşanan bu drama, hazırladığı raporlarda yer vermiştir.
Baskıların artması ve çaresizlik üzerine Myanmar güçlerine karşı silahlı eylem girişimleri tekrar başlamıştır. 9 Ekim 2016 tarihinde Bangladeş sınırına yakın bir konumda olan bulunan Maungdaw ilçesinde üç farklı karakol saldırısı sonucu yerel kaynaklara göre 9 Myanmar polisi öldürülmüştür. Bu saldırılarda 27 Arakanlı Müslüman da katledilmiştir. Hükümet kaynakları, saldırılar esnasında karakollardan cephanelerin kaçırıldığını belirtmiştir.
10 Ekim 2016 tarihinde ise Oinno Fara ve Kiyari Ferang köylerine yapılan operasyonlarda 9 çocuk katledilmiş, söz konusu katliam sonrasında Arakanlılar protesto gösterilerine başlamıştır. 13 Ekim'de ise “Al Yakin Tugayı” isimli bir Müslüman grup tarafından bir video görüntüsü paylaşılarak Arakan'da cihad ilan edilmiştir. Videoda yer alanların birkaçının elinde uzun namlulu silah, bazılarında ise sopa olduğu görülmektedir. Bu durum, söz konusu Müslüman grubun içerisinde bulunduğu sınırlı imkânları göstermektedir. Ayrıca bölgeye gazetecilerin giriş çıkışının yasaklandığı ve Müslümanların internet erişiminin olmadığı göz önünde bulundurulduğunda kitle ile etkili iletişim kurma olanaklarının ne denli yetersiz olduğu anlaşılmaktadır. Buna rağmen cihad çağrısının Myanmar'da ciddi bir karşılık bulduğu görülmüştür.
Arakanlı Müslümanlara yönelik hem havadan hem karadan kapsamlı bir operasyon düzenleyen Myanmar ordusu, Müslüman köylerine saldırmakta ve köyleri ateşe vermektedir. Hükümetin bu operasyonu sonucu en az 120 Müslüman katledilmiş yüzlerce ev de ateşe verilmiştir. Maungdaw ilçesine bağlı Pyaung Pyit, Kyet Yoe Pyin, Wa Peik köyleri, yakılan köylerden bazılarıdır. İnsan Hakları İzleme Örgütü, yakılan köylere ait uydu fotoğraflarını yayınlamıştır. Örgüt, 22 Ekim'den bu yana 430 evin yakıldığının uydu görüntüleri aracılığıyla anlaşıldığını belirtmiş ve Birleşmiş Milletleri çok acil bir komisyon kurulması yönünde uyarmıştır. Cihad edilen bölgede yaşayan Budistler ise bölgeden tahliye edilmeye başlamıştır.
Cihad ilan edilmesinin ardından hükümet Müslümanlara yönelik gözaltı uygulamasını yoğunlaştırmış, ordunun işgal ettiği köylerden yağma ve cinsel taciz haberleri gelmeye başlamıştır. Yerel kaynaklar, Myanmar orudusundan kaçan yaklaşık 100 ailenin Bangladeş sınırında sıkıştırıldığını belirtmiştir. Myaw Taung, Dargyizar, Yekhechaung Kwasone, Pwinpyu Chaung, Thu Oo La, Longdun, Kyin Chaung köyleri an itibariyle Myanmar ordusunun saldırısı altında bulunmaktadır.
Bütün temel ihtiyaçlardan yoksun olan Rohingyalı Müslümanların kendilerine yönelik baskı politikaları sonucu meşru müdafaa olarak gördükleri cihad kararı, yaşanan dramın uluslararası kamuoyunun gündemine gelmesine neden olacaktır. BM'ye göre dünyanın en fazla baskı gören halkı Rohingyalı Müslümanların, böyle bir karar almasının uluslararası hukuk nezdinde “meşru müdafaa, otonomi ve aynıyla karşılık verme” kavramları çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.