SDAM SEMİNER ETKİNLİĞİ:
"SOSYAL GERÇEKLİK VE HAKİKAT"
Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi (SDAM), 8 Nisan 2017 Cumartesi günü, Sosyolog Abdurrahman Arslan'ın katılımıyla “Sosyal Gerçeklik ve Hakikat” konulu seminer etkinliği düzenledi.
Tarafsız Bilgi Yoktur
Konuşmasına tarihte yaşamış medeniyetlerden örnekler vererek başlayan Arslan, savaşlarda mağlup olanların düşmanlarının silahlarıyla silahlanmak, aynı zamanda düşmana benzemeden kendisi olarak kalmak istediklerini fakat bunu başaramadıklarını belirtti. Bunun çeşitli formatlarda gerçekleştiğini söyleyen Arslan, günümüzde dünyada hâkim olan sistemin batı menşeli olduğuna işaret ederek “modern eğitim sistemlerinde eğitim alanlar iyi birer mühendis, doktor vb. mesleklere sahip olabilirler. Fakat bu eğitim sistemleri insanı iyi bir Müslüman yapmaz. İslami eğitimi kendi çabalarımızla almaya çalışıyoruz. Bunun nedeni şudur: Okullarda öğretilen bilgi batı merkezlidir. Doğal olarak batının fikrini yansıtır. Bu anlamda, batının silahıyla silahlanıp kendimiz kalmak mümkün değildir. Tarafsız bilgi yoktur. İslam'da da öyledir, İslam'da bilgi Allah'ın tarafındadır ve vahye dayanır.” dedi.
Bütün Eylemler Bir Hakikatten Sudur Eder
Hakikat kavramının mahiyetine de değinen Arslan, “Hakikat, kişinin kendisinden asla şüphe etmediği bilgidir. Harici dünyayı anlamlandırma aracıdır. Düşünceler ve bütün eylemler bir ön kabulden, bir hakikatten hareketle ortaya çıkar. Batıda hakikat kabul edilen bilgi tabiat merkezlidir. Rönesans'tan önce kitaba dayanan bilgi, Rönesans'tan sonra tabiat merkezli bir şekle bürünmüştür. İslam'da bilgi vahiy kaynaklıdır. İslam Peygamberi son peygamber olması münasebetiyle artık peygamber gelmeyecektir. Fakat Kur'an-ı Kerim, Allah tarafından muhafaza edilmiş bir kitap olarak Müslümanların elinde bulunmaktadır. Müslümanların hakikati vahiydir.” dedi.
Müslümanlar Kendi Sosyal Gerçekliklerini İnşa Etmeliler
Arslan konuşmasına şöyle devam etti: “Her hakikat kendine bir sosyal gerçeklik kurar. Ona inanan insanların eliyle bir ilişki ağı geliştirir. Bugün Müslümanlar kendi sosyal gerçekliklerini kuramadıkları için, modern dünyanın sosyal gerçekliğinin bir parçası olmaya çalışıyorlar. İslam hakikatinin kendi sosyal gerçekliği inşa edilemediği için, Müslümanlar başkalarının sosyal gerçekliğine adapte edilmeye çalışılıyor. Bu durum anlayışa da etki ettiği için kendisini, İslam'ın temel kaynaklarının yorumlanmasında da gösteriyor. Böylece “ne köylü ne şehirli” bir yaşantı ortaya çıkıyor. Bundan kurtulmak için Müslümanlar kendi sosyal gerçekliklerini inşa etmeliler.”
Yoğun ilgi ile takip edilen seminer etkinliği soru-cevap bölümünün ardından nihayete erdi.