Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi (SDAM), 22 Şubat 2020 tarihinde Diyarbakır Temsilciliği seminer salonunda, Tarihçi Kenan Çelik'in katılımıyla "Kurtuluş Savaşında Hilafetçi Düşünce ve Hilafet Tartışmaları" konulu seminer etkinliği düzenledi.
1914-1924 yılları arasındaki Hilafet tartışmalarını anlayabilmek için tarihsel sürece değinmek gerektiğini ifade ederek konuşmasına başlayan Çelik: “Tarihsel sürece baktığımızda hilafet, Hz. Ebubekir ile başlayan, Kur'an ve Sünneti kaynak kabul eden bir yönetim şeklidir. Tarihi süreç içerisinde uygulamada birtakım sıkıntılar elbette olmuştur ama en nihayetinde kaynağını Kur'an ve Sünnetten alan bir pratiktir. Emeviler döneminde saltanata dönüşen hilafet kurumu, Abbasilerin son dönemlerinde birden fazla halifenin ortaya çıkmasıyla beraber çok başlı bir yapıya evirilmiştir. Abbasilerin yıkılması ile beraber Abbasî soyundan biri, Mısır'a gidip Memlûk Sultanları'nın yanında halifeliği devam ettirmiştir. Böylece ilk defa Sultan ayrı Halife ayrı durumu ortaya çıkmıştır. Mesela Mustafa Kemal de Hilafet ile hükümetin ayrılabilirliğine bu durumu örnek olarak göstermiştir.
Osmanlı hilafeti ise kendi içinde sıkıntı ve eksikleri olsa da Batı emperyalizmine karşı İslam âlemini koruyan bir set görevi görmüştür. Osmanlı'nın son dönemlerinde ise içeride İttihatçı kadrolar, dışarıda ise sömürgeleri arasında büyük Müslüman halklar bulunan devletler, Osmanlı hilafetinin meşruluğunu tartışmaya açmışlardır. İçerideki İttihatçılar, Osmanlı Devleti'nin egemenliği altında olmayan Müslümanları da ilgilendirdiği için hilafet meselesinin Osmanlı'nın başını derde soktuğu ve hedef haline getirdiğini iddia etmişlerdir. Tabi bu iddiada, Tazminat ile başlayan sekülerleşme ve Batılılaşma gibi akımların da ciddi etkisi olmuştur. Dışarıda ise özellikle İngilizler Osmanlıların Kureyş'ten olmadığını ve hilafetlerinin geçersiz olduğunu belirten kitapçıkları başta Hicaz olmak üzere İslam âleminin birçok yerinde dağıttıklarını biliyoruz.” diyerek, Osmanlı hilafetinin aleyhine yönelik içte ve dışta mücadele edenlere dikkat çekti.
Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşında ümmetçi ve hilafetçi düşüncenin ön plana çıktığını söyleyen Çelik: “Yönetici kadroların çoğunun Batıcı olmasına rağmen Osmanlı coğrafyasını ayağa kaldıracak yegâne gücün hilafet ve ümmet düşüncesi olduğunu biliyorlardı. Dolayısıyla o dönemde ümmetçi düşüncenin çöktüğünü söyleyen resmi tarih gerçeği yansıtmamaktadır. Zira Büyük Millet Meclisi açılırken daha önce görülmemiş bir şekilde olağanüstü İslami motifler kullanılarak açılmıştır. Milli Mücadele döneminde çıkarılan gazeteler incelendiğinde hilafetçi fikriyatın bütün basında ön planda olduğu ancak Milli Mücadelenin yayın organı olan Hâkimiyeti Milliye gazetesinde daha fazla yer aldığı görülecektir” diyerek, ekrana yansıttığı gazete sayfası üzerinden şöyle devam etti: “Hâkimiyeti Milliye gazetesinde isimsiz olarak yazılmakla beraber yüksek ihtimalle Mustafa Kemal'e ait olan bu yazı, İstanbul'un işgali ve saldırıya uğramasını Osmanlı saltanatının başkentine bir saldırı olarak değil, bilakis İslam hilafetinin merkezine bir saldırı ve işgal olduğunu söylüyor.” dedi.
O dönemki yazılı basından örnekler vermeye devam eden Çelik, Hâkimiyeti Milliye ve İkdam gazetelerine baktığımızda Hint Müslümanlarının hilafet ile ilgili etkinliklerini içeren haberlerin dikkat çekmekte olduğu ifade ederek: “Mustafa Kemal'in Hâkimiyeti Milliye gazetesinde ‘Âlemi İslam'a Beyanname' başlığıyla yazılan ve birçok İslam beldesine gönderilen yazının içeriği son derece İttihadı İslamcı ve Hilafetçi bir düşünceyle yazılmış bir beyannamedir. Hâkimiyeti Milliye, Kurtuluş Savaşı'nın resmi gazetesi olarak hilafet ile ilgili en çok haber yapan gazetedir. Bunun nedeni halkın gözünde hilafete karşı olmadıklarını kanıtlayarak meşruiyet kazanmaktır. Aynı gazete saltanat ve hilafet kaldırıldıktan sonra ise hilafeti papalık kurumuna benzeterek dünyalık güç ve menfaat elde etmenin aracı olarak nitelendirmiştir. Aynı gazete ve yazarlar birkaç yıl içinde farklı içerikte haberler yapmışlardır. Yine İstanbul merkezli hilafetçi ve İttihad-ı İslamcı basına hilafet kaldırılmadan önce baskı yapılmış başyazarları ve sahipleri İstiklal Mahkemelerinde idam ile yargılanmak suretiyle İstanbul basını susturulmuştur.” diyen Çelik, Kurtuluş Savaşı sırasında hilafet düşüncesinin halkta ciddi bir karşılığı olduğu için işgalcilere karşı direnişte çok istifade edildiği ancak daha sonra ki süreçte zaman içinde etkisizleştirilip lağvedildiğini belirtti.
Seminer soru ve cevap bölümünün ardından sona erdi.