Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi (SDAM), 19 Ekim 2019 tarihinde Yazar Abdulhakim Sonkaya'nın katılımıyla "Halifelik ve Kulluk Arasında İdeal İnsan" konulu seminer etkinliği düzenledi.
İnsanın iki zıt yönüne vurgu yaparak ve bunlar arasındaki ilişkiye temas ederek konuşmasına başlayan Sonkaya: “ Allah insanı hem kul hem de halife olarak yaratmıştır. Bu durumun zıt tarafları olmakla beraber uyumlu tarafları da vardır. Halifelik ve kulluk dengelenmediği zaman ortaya doğal laiklik dediğimiz bir laiklik türü ortaya çıkar. Ancak bunlar dengelendiği zaman ise insan ‘insanı kâmil' olur.” diye konuştu.
Kulluk ve halifelik kavramlarını izah ederek konuşmasına devam eden Sonkaya: “Hak Teâlâ insanı kul olarak yaratmıştır ve insanın kul olarak kalmasına sevinmiştir. Çünkü insan sınırlı bir varlıktır. Sınırlılığını da kulluk ederek göstermek zorundadır. İnsan Allah'ın ruhunu taşısa da sınırlı bir varlıktır. Bedeni anlamda takyit edilmiştir. Kulluk yaparak bu takyitliğini ifade etmiş olur. Bir diğer husus ise insan muhabbetini, minnetini, aşkını ve acizliğini kulluk yaparak ifade eder. Kulluğun bu yönü vardır ve Allah-ü Teala bu yüzden kulluğu çok sever. Bu nedenle birçok yerde “Ya ibadi…” diye hitap eder. İnsan cennette bile kuldur. Çünkü kulluğun aşk boyutu vardır. İnsanın var olması için bir bedenin olması gerekmektedir. Bu nedenle insan bir bedende yaratılmıştır. Beden de insanı sınırlar. İşte insan kulluk yaparak bu sınırlılığını ve bağlılığını bildirmiş olur.
Hilafet ise insanın özgürlük kısmıdır. İnsanın Allah-ü Teâlâ'dan aldığı aklı, ruhu, kabiliyeti özgürce kullanabilmesidir. Buna biz hilafet diyoruz. Allah adına yapıyor ama kendi içindeki potansiyeli kendi içindeki o Hak Teâlâ'nın verdiği sonsuz devasa gücü üretim yapmak, sanat yapmak, icraat yapmak için kullanır. Hilafette etkin olmak, üretim ve icraat yapmak söz konusudur. ” diye ifade etti.
Halifelik ve kulluğun birbirinden soyutlandığında ne gibi sonuçların oluşacağını belirterek konuşmasına devam eden Sonkaya: “Hilafetten soyutlanmış bir kulluk insanı zelil eder. Çünkü kulluk insana tat verir, lezzet verir, aşk ve muhabbet verir ama insana itibar vermez. Zira kullukta etkililik yoktur. Bugün toplumda da kulluğu ağır basan şahsiyetlere saygı gösteriliyor ama toplumsal konularda onlar hesaba katılmıyor. Toplum kul olan insanlara saf, temiz, hoca, sofi gibi sıfatlarla onları niteleyip saygısını gösterir ancak bunların toplumda bir etkinliği olmadığı için onlara etkin olma noktasında yetki vermez.
Kulluktan soyutlanmış bir halifelik ise insanı rezil eder. İnsanın tadını, zevkini, lezzetini yok eder. Bugün Batı tam olarak böyledir. Allah'ın verdiği hilafet özelliğini kullanarak akılda, bilimde mesafe kat ederek üretim yapabilmiştir. Ancak kulluğu ihmal ettikleri için Allah'u Teala onları rezil etmiştir. Bugün Batı toplumu rezil bir toplumdur. Tatları, zevkleri yoktur. Ailesi dağılmış, soyu kuruma tehlikesi altındadır. Doğu toplumları ise zelil durumdadır. Zira onlarda insanın halifelik boyutunu ihmal etmişlerdir." diye konuştu.
Konuşmasının sonuna doğru kulluk ve halifelik arasındaki birleşmeye dikkat çeken Sonkaya: “İdeal insan kulluk ve halifeliği birleştirmiş insandır. Bunlar birbirinden soyutlandığında ortaya bir zıtlık çıkıyor. Allah'u Teala insanın fıtratına bu iki özelliği vermiştir. Ancak zamanla insan bunu gerek zihninde gerekse de toplumsal anlamda bölmüştür. Batı'daki laiklik bu bölmeden ortaya çıkmıştır. Laiklik tanrıyı kabul eder ama kulluğu kabul etmez. Ancak önemli olan bu iki özelliğin bir arada olmasıdır. İnsanlar profil olarak ayrı olabilir, kendi yatkın olduğu bir profili seçebilir ama en azından zihinsel anlamda halifelik ve kulluğu birleştirebilmelidir.” diye belirtti.
Seminer soru ve cevap bölümünün ardından sona erdi.