Sebep ve Sonuçlarıyla Türkiye'de Boşanma Sorunu
Aile ile ilgili diğer hususlar gibi boşanma da toplumun sabit gündemleri arasındadır. Medyaya boşanmalar hakkında düzenli olarak haberler yansımakta, bu haberler, ilgili kurumlar tarafından sürekli incelemeye alınmakta; boşanma konusu, adeta anbean mercek altında tutulmaktadır.
Üniversiteler, boşanma hakkında tez ve makale düzeyinde çalışmalar yapıyorlar. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütün kurumları ile rutin olarak raporlar hazırlıyor. Sivil Toplum Kuruluşları, o raporları kendi bakış açılarıyla analiz ediyor ya da onlara karşı yeni raporlar hazırlıyorlar. Valilik ve kaymakamlıklar yerel çalışmalar yapıyorlar. Okulların rehberlik servisleri dahi imkânları ölçüsünde boşanma konusunu gündemlerine alıyor; kimi rehberlik servisleri, tespitlerini okul sitelerinde yayınlayarak paylaşıyorlar.
Bu ulusal çalışmaların yanında Birleşmiş Milletler'e bağlı UNİCEF ve bazı Avrupa Birliği kuruluşları da her yıl “kadın” ya da “çocuk” konusunu gündeme alarak Türkiye'de aile yapısı ve boşanmalar konusunda veri toplayıp analiz ediyorlar. Dolayısıyla boşanmalar konusunda geniş, sürekli büyüyen ve canlı bir literatür söz konusudur. Konuyla ilgili hemen hemen her hususta her kesim, cinsiyet ve her yaş grubu için veri ve analizlere ulaşmak mümkündür.
Söz konusu araştırmaların ürünü verilere bakıldığında son yıllarda Türkiye'de boşanma hızı sürekli artmış; boşanmanın istisna olduğu bir toplum yapısı, yerini boşanmanın sıradanlaştığı bir toplum yapısına bırakmıştır. Boşanma konusu, aileyi ve toplumu tehdit edecek boyutlara ulaşmış; toplum yapımızda daha önce asla yer almayan ve ancak II. Dünya Savaşı sonrası bunalımlı Avrupa toplumlarında ortaya çıkan mağdur babalar dernekleri ve platformları bizde de ortaya çıkmaya başlamıştır.
Türkiye'de konuyla ilgili yapılan akademik çalışmalarda artık Batı literatürünün tekrarlamakla kalınmadığı, zemini anlamaya yönelik araştırmalarında yapıldığı göıülmektedir. Her hususta olduğu gibi boşanma konusunda da geleneği mutlak suçlu ilan eden modernist bakış açısı, özellikle üniversite çalışmalarında yerini konuyu önyargısız değerlendiren bir bakış açısına bırakmaktadır. Ancak araştırmalardaki söz konusu ilerleme, genellikle boşanmanın sebepleri bağlamında kalmıştır.
Araştırmalarda günün gerçekliğinin dışında kalmış kimi geleneklerin yeni toplum düzeninde ısrarla sürdürülmesinin aile yapısına verdiği zarar ve boşanmalardaki rolü açıkça işlenmektedir. Ancak sorunun çözüm noktasına gelindiğinde geleneğin aileyi ayakta tutma ve dolayısıyla boşanmayı engelleme rolü yok sayılmaktadır. Zira söz konusu çözüm olduğunda her tür gerçekçi yaklaşım yerini, uç bir sekülerist (laik) önyargıya bırakmaktadır. Araştırmacılar, aile bağlarının dinle ilişkisinin ve dinin aile kurumunu ayakta tutmasındaki rolünün farkındadırlar. Buna rağmen, kendilerini sorunların çözümünde dini tamamen denklem dışı bırakan seküler modernist anlayışa uyma zorunluluğunda hissediyorlar; dini ve dinsel kurumları, aile sorunlarının çözümünün dışında tutuyorlar, bir tür “dinsiz çözümler” getiriyorlar.
Avrupa Birliği fonları ile çalışan kimi Sivil Toplum Kuruluşları ise Batı'nın mağdur kesimler üzerinden toplumun derinliklerine sirayet etme ve kendisi için müttefikler oluşturma amaçları doğrultusunda çalışıyorlar. Bu kuruluşlar, Batılı yaşam tarzının temel sebepleri arasında yer aldığı boşanma olgusunu, kadını köklerinden koparıp Batı'ya bağlama yönünde suistimal ediyorlar.
Türkiye'de boşanma ile ilgili kanunî düzenlemeler de modernist bir anlayıştan feminist bir anlayışa doğru yol almıştır. 1926'da İsviçre'den alınan modernist Medeni Hukuk, 1998 ve 2012'de kadın hakları ile ilgili yapılan düzenlemelerle Avrupa Birliği menşeli feminist bir nitelik almıştır. Kadının kimi gelenekçi kesimler tarafından bütün kötülüklerin kaynağı sayıldığı uç anlayış, bu yasal düzenlemelerin zihniyet yapısında yerini kadının masum, üstün ve dokunulmaz olduğu uç anlayışına bırakmıştır. Dolayısıyla aile ve boşanmayı ilgilendiren yasalar, kadın konusunda, klasik seküler kesim dâhil bütün toplum kesimlerinin fark edip ve artık tepki göstereceği kadar dengeden uzaklaşmıştır. Bu durum modern yaşam biçiminin bilinen sonuçları ile bir araya geldiğinde geçmişten bu yana toplum yapısında var olan boşanma olgusunu büyüterek toplumun geleceğini tehdit eden bir sorun hâline getirmiştir.
Literatür taraması ve kısıtlı saha çalışması ile hazırlanan raporumuz bu ön tespitler doğrultusunda boşanma konusunu ilgili bütün hususlarla birlikte ama ana mevzusundan ayrılmadan ele almayı, sorunun sebepleriyle birlikte sonuçlarını da gözler önüne sermeyi ve sorunun çözümüne katkıda bulunmayı hedeflemektedir.